YARIM KALAN BİR YANIM VAR
Yıllarca kafamda aynı senaryo var. Üstelik ne oyuncusu ne de konusu değişen. Bana her okuduğumda yıllar önceki tüm hislerimi, bugün yeniden hissettiren. Yaşadığım ne varsa hepsini yeniden yaşatan, hep aynı senaryo. Bugün yaşıyorsam bilin ki, yarım kalan tarafım var. İçimde yarım kalan koca bir dünya ve taslak oluşturulan hayallerim... Yarım kalan sözcüklerim, yırtılan küçücük bir mektubum var. İçimde bir yerlerde duruyor hâlâ, bir parçası. Kıyamıyorum veya utanıyorum ama inan bana ben de bilmiyorum.
Oyuncu, çok yol katetti ama ben hâlâ aynı kaldırımın
taşında, sırtımı duvara yaslamış, onun oturmayı en çok sevdiği yerde oturuyordum.
Yüzüme her baktığında tesadüfte olsa mutlu oluyordum. İçimdeki tüm insanlar
bana mütemadiyen gülümsüyor. Hâlâ geçmişteyim oysa öyle bir tezatlık var ki,
hiç geçmedi. İçimde olan hislere inanılmadı. Düşüncem önemsenmedi. Ben bir kere
dinlenilmedim. İçimde öyle tezatlık var ki. Bir yanım unutmanın eşiğinde,
diğeriyse uçurumun. Bir yanımda unutmak var bir yanımda uçurum. Hepsi bir adıma
bakıyor. İçimde olan şeyleri ya unutacaktım, ya da onlara bir daha rastlamamak
için uçurumdan atacaktım. Çok farklı. Oysa ki çok sevdiğini bile unutabilirmiş
insan. Üstünden uzun zaman geçse de yıllar önce vazgeçtiği gibi yeniden
vazgeçebilirmiş. Peki tüm bunların uçurumdan atlamakla eşdeğer olduğunu
söylemiş miydim? Neden bu kadar depresifim değil mi? Seni en son gördüğüm
günden sonra...
"Yıllardır hayatımda kımıldayan bir tek dal yok. Oysa
ağaçlarım da hep çıplaktır benim. Yüreğim çürümüş çiçekler mezarlığı, gözlerim
kurumuş bir okyanustur. Dilim alev alan bir sokağın yangın sonrası sessizliği
kadar suskun, sokağıma bir postacı bile uğramamıştır. Ufak bir rüzgar esmemiş,
çiçeklerim hiç açmamıştır. Ben hiç baharı görmemiş bir mevsimim. Ne çiçeklerim
ne de bir damla suyum var. Ne bir kervan geçer önümden ne de bir kelebek
dolaşır içimde. Haritadan kaybolan asılsız bir şehirim. Kendi kendime tutunmaya
çalışan, battıkça daha fazla kaybolan ama ne olursa olsun hep seni arayan.
İçinde umut biriktiren bir şehirim. Bulutlar geçse de bir gün güneş açacağına
inanıyorum. Bulutları dağıtıp beni bulmanı bekliyorum. Oysa çok yakınım sana.
Gözünle görebilecek, elinle bulabilecek kadar yakın ama fark edemeyecek kadar
uzağım. Ne bir tanıdığınım ne bir arkadaş ne de bir dost. Sokağım sokağına
çıkmaz, istediğim zaman göremem seni, istediğim zaman duyamam sesini. Duymayalı
uzun zaman oldu. Zaten bulamazsın bu saatten sonra beni. Çok güç, çok imkansız
ve oldukça ulaşılmazız. Istesek de olamayız. İstesek de göremeyiz. Biz
ulaşılamaz iki şehiriz. Biz imkansızın en acı hikâyesi... Biz engellerin en
beteri... Yalnızca sevmek yetmeyecek seni, unutmamak da lazım. Seni yeniden bir
yerlerde görme ihtimali akla en yatkın olan ve benim hep elimden tutandı. Belki
bir gün, bir yerde, bir sabah, seni görürüm. Tüm insanlar bana gülümser, tüm
çiçeklerim açar, bulutların arasındaki güneş belirir, okyanuslarım suyla dolar,
sayende yaşanılabilir olurum."
Yorumlar
Yorum Gönder